Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | tatsız durum | predicament i. |
Genel | tatsız durum | indelicacy i. |
Genel | tatsız durum | fix i. |
Colloquial | ||
Konuşma Dili | tatsız durum | clam i. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Idioms | ||||
Deyim | tatsız bir durum | a sticky situation [uk/australia] i. | ||
It was a sticky situation indeed. Gerçekten tatsız bir durumdu. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | tatsız ve sıkıcı olayların sürekli tekrarlandığı durum | groundhog day i. | ||
Genel | ülkenin iç işlerini ilgilendiren (tatsız durum) | intestine s. | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | tatsız bir durum karşısında tırsmak ya da tereddüt etmek | blanch at (something) f. | ||
Öbek Fiiller | tatsız bir durum karşısında tırsmak ya da tereddüt etmek | blanch at something f. | ||
Idioms | ||||
Deyim | çok kötü/tatsız bir durum/yer | a hell on earth i. | ||
Deyim | tatsız bir durum | a sticky wicket [uk/australia] i. | ||
Deyim | çok tatsız durum | hell on earth i. |